26 Şubat 2010 Cuma

PostHeaderIcon King'ten Takipçilerine Güzel Hediyeler



King Elektrikli Ev Aletleri 2010 yılında da hanımları mutlu etmeye devam ediyor, King Dünyası’na üye olanlar kazanıyor...

Blog üyelerine çekilişsiz, kurasız sürpriz hediyeler veriyor. Bayanların yanısıra bayların da katılabileceği bu yarışma bugüne kadar yapılan yarışmalara hiç benzemiyor. Kingdünyası.blogspot.com adresine yeni üye olacak bir kişiye çekilişsiz ve kurasız Thunderbird Otomatik Döner Fırçalı Saç Kurutma Makinesi hediye... 1600-1800W’luk ısınma gücü, iki yöne otomatik dönen şekillendirici fırçası, serin hava ayarı, 3 ısı ve 2 hız ayarı bulunan Thunderbird’a ücretsiz sahip olmak için King blog’unu ziyaret etmeyi unutmayın.

King Dünyası’na adım atar atmaz şans kapısını aralayacak olan üyeler arasına sizler de katılın.

Hemen üye olun, hediyenizi kaçırmayın!

Kazananlar http://kingdunyasi.blogspot.com adresinde açıklanacaktır...

Çok kısaca yapılması gerekenler:
1.http://kingdunyasi.blogspot.com adresinde yer alan blogumuza üye olmak.
2.Blog sayfanızda kampanyamızı duyurmak.
3.www.king.com.tr'de yer alan King Ladies Club'a üye olmak
3.Üye olduktan sonra Ad, Soyad, Adres, Yaş, Meslek, Medeni Durum ve Gsm bilgilerinizi tam olarak doldurup kingdunyasi@gmail.com adresine yollamak.
10 Şubat 2010 Çarşamba

PostHeaderIcon Sevgililer Günü İçin Ekartlar

Sevgilinizin, eşinizin, arkadaşlarınızın, sevdiklerinizin, blogcanlarınızın sevgililer gününü kendi yazdığınız özel mesajlı kartlar ile sitenizden veya mail gönderek kutlamak isterseniz.Size özel kartlar hazırlayabilirim blogcanlarım
Aşağıda örnek olması bakımından hazırladığım iki kart resimlerin büyük halini görmek için resimlere tıklayın..



4 Şubat 2010 Perşembe

PostHeaderIcon Aşk



Ya ortasındasındır AŞK'ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde..

Ella Rubinntain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte 'sorunsuz' bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir.

Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella'yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır.

Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar… ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller…

Aşk… kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası…
Aşk… Elif Şafak'tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman.
3 Şubat 2010 Çarşamba

PostHeaderIcon Ajda Pekkan ı gençleştiren diyet



Dr. Ender Saraç, Ajda Pekkan'ı gençleştiren Süperstar diyetini açıkladı: "Bol bol beyaz protein, soda ve yeşil çay." Şifalı bitkiler içeren doğal tabletler var. Sentetik hiçbir şey yok Herkes yaşlanıyor, Ajda Pekkan gençleşiyor.

Peki bunun sırrı ne? İşte bu sorunun cevabını Dr. Ender Saraç verdi: Süperstar Diyeti... Saraç; Semra Özal'ın da detaylarını öğrenmek istediği diyetin "kişiye özel" olduğunu açıkladı. "Diğer diyetlerden farklı. Öyle 'iki ceviz, bir elma' değil komple bir sistem" diyen Saraç, "Bu bir paket programdır. Egzersizler, masajlar, bitkisel gıda destekleri, şifalı bitkiler içeren doğal tabletler, vitaminler, bitki ve baharat çayları karışımı... Tamamen doğal. Sentetik ve kimyasal hiçbir şey yok" diye konuştu. Dr.Ender Saraç, "Süperstar Diyeti"nin temelinde bol miktarda yağsız beyaz protein (et), maden suyu ve yeşil çay olduğunu anlattı. Ajda Pekkan'ın herkesi imrendiren görüntüsüne ulaşmak için 2.5 yıldır azimle çalıştığını söyleyen Saraç, "Dikkat ederseniz, son 2 yılda fiziği ve doğal güzelliği ön plana çıktı. Aslında çok kilo vermedi. Ama vücudunu şekillendirdi, daha çok yağ yakıp kaliteli dokuları korudu ve artırdı. Özellikle göbek ve bel civarındaki yağları azalttı" dedi.

BACAKLAR SİSTEM ESERİ
Saraç şöyle devam etti: "Ajda Pekkan'ın uyguladığı programda temel özellik beden yaşını gençleştirmektir. Son konserlerinde merak konusu olan bacakları, bu sistemin eseri. Bacaklarında hiçbir cerrahi ya da kimyasal müdahale yok. Bu görüntü; doğru, doğal beslenme ve doğru takviyeler kullanmanın sonucu."

BİR MODEL
"Kadınlarda Ajda Pekkan modelse, erkeklerde de Ender Saraç bir modeldir" diyen ünlü Ayurveda uzmanı, kendisinin de aynı yöntemi uyguladığını söyledi ve ekledi: "Ajda Hanım sağlıklı yaşam ve kaliteli yıllanmak için bunları yapıyor. Kendisiyle günde 20 kere telefonlaşmıyoruz. Çünkü temel doğruları öğrendi. Ben de bu yöntemi uyguluyorum. 50 yaşındayım ve erkeklerde olumlu bir örnek oluşturmaya gayret ediyorum."

MANEVİYATSIZ OLMAZ
Dr. Ender Saraç; güzel ve fit görünmenin ruhani bir gelişim süreciyle tamamlandığını da söyleyerek, "Maneviyatı olmayan güzellik hiçtir. Psikolojik açıdan değişim ve bilgeleşme süreci de var. Ajda Hanım bunu çok güzel uyguluyor. Manevi olarak kendini çok geliştirmiş bir insan. Son zamanlarda daha sosyal, aktif, daha güler yüzlü. Zaten böyle olmasa 40 yıl Süperstar olarak kalamazdı" dedi. Saraç, Ajda Pekkan'la birlikte bir açıklama yaparak, "her kesimine uygun, ince, sağlıklı ve genç kalma yolları"nı anlatacaklarını da söyledi.

Semra Özal diyetle 17 kilo verdi
AJDA Pekkan'ın nasıl bu kadar fit göründüğünü merak eden Semra Özal'ın da hastalarından biri olduğunu belirten Saraç, "Yıllardır benim kontrolümde. Ona uyguladığımız sistemle 1.5 yılda 17 kilo verdi ve geri almadı. Fazla kiloyu ve birçok ilacı attı" diye konuştu.

Pekmez, ılık su ve limon karışımı
AJDA Pekkan, geçtiğimiz yaz, Ender Saraç'ın 'Sağlıklı Günler' adlı programına katılmış ve formda kalmasının sırrını şöyle açıklamıştı: "Tatlıyı çok severim. Canım tatlı çekince bitter çikolata yerim. Her sabah bir bardak süt, yulaf ezmesi, tarçın ve bal yerim. Öğlen yeşil çay içerim. Bir de ılık su, yarım çorba kaşığı pekmez ve limon sıkarak hazırladığım karışımı içiyorum."
2 Şubat 2010 Salı

PostHeaderIcon Yorulan bir beyin çeşitli tehlikelere işarettir



Yorulan bir beyin çeşitli tehlikelere işarettir. Doç. Dr. Serdar Dağ sizler için yorulan beyne karşı en iyi formüller neler, tatilde dinlenir mi, en iyi beyin dinlenmesi hangi müzikle olur bütün soruları yanıtladı. Soru: Yorulan beyni dinlendirmenin en iyi formülü nedir? Yanıt: Dünyanın geldiği bugünkü konum çalışma koşullarını çok değiştirmiştir. Geçen yüzyıllarda, bedeni daha fazla kullanarak çalışma ön plandayken, günümüzün çalışma koşullarından dolayı,beynimizi daha fazla yormakta ve yıpratmaktayız. Özellikle metropolitan şehirlerde, bedenimizi kullanmaz hale geldik. Arabayla işe gidip gelme, trafik, hava kirliliği, düzensiz beslenme, iş stresi…vs, hareketsiz bedenimize eklenince beynimiz daha kolay yorulmakta veyıpranmaktadır. Kural olarak herhangi bir ortamdan zarar görüyorsak öncelikle o ortamdan uzaklaşmak gerekir. Yorulan beynimizin de daha fazla yıpranmasını önlemek ve dinlendirmek için, en iyi formül, zaman zaman iş ortamından uzaklaşmak yani tatile çıkmaktır .Tatil süresince spor yapmak, mümkün olduğunca açık havada bulunmak ve iş ortamını düşünmemek, varsa hobilerle ilgilenmek daha zinde olmamızı sağlar.

Soru: Beyin tatilde dinlenir mi?

Yanıt: Beyin ancak amaca uygun tatil yapılırsa dinlenir. Bazen tatil süresince ertelenen işler yapılmaya çalışılır. Bu durum, sadece bir işten diğerine beynimizi yönlendirmek ve beyni daha fazla yormaktır. Bilgisayarda biriken mailleri hafıza dolduğu zaman nasıl temizlemek zorundaysak, tatili sadece iş ortamından uzaklaşmak olarak algılamayıp, bu süreyi beynimizi işgal eden olumsuz düşünceleri, iş takıntılarını temizleyecek şekilde değerlendirmeliyiz.

Soru: Yaz tatillerinde işlerden kurtulup, deniz ve güneş beynin dinlenmesi için iyi bir yöntem mi?

Yanıt: İnsanın ruh yapısı mevsimlerle yakından ilgilidir. Güneşli havalarda insana mutluluk ve heyecan veren maddeler daha fazla salgılanır. Yoğun ve stresli iş temposundan sonra çıkılan tatil de güneşle denizin bir arada olması,beynin dinlenmesi için bulunmaz bir fırsattır. Yüzmek, insan bedenine çok faydalı bir spordur. Bunun yanında deniz suyu özellikle güneş ışınlarıyla birleşince bir çok hastalığa karşı koruyucu etki gösterdiği gibi bazı hastalıkların tedavisine de yardımcı olur. Örneğin deniz suyunun sinüzitli hastaları burun akıntısı yaparak rahatlattığı herkes tarafından bilinir.

Deniz ve güneş ikilisi sayesinde salgılanan hormonlar, insana huzur verir, seks dürtüsünü arttırır, duygusal heyecanı doruk noktasına çıkarır. Böyle bir ortamda zaten, iş akla gelmez ve böylece beynimiz, olumsuz düşüncelerden temizlenir.

Soru: Bütün yıl yoğun çalışan,iş dünyasının içindeki insanlara nasıl bir tatil öneririz?

Yanıt: İş dünyasının yoğun temposuna kendini kaptırarak yıl boyu çalışan insanlarda, beynin kapasitesinin üzerinde zorlanmasına bağlı olarak yorulmasının yanında aynı zamanda yıpranır. Bazen bu durum depresif ruh hali, uykusuzluk, isteksizlik, panik atak, aşırı sinirlilik ve her şeyi kafaya takma gibi hastalık belirtilerine sebep olur. İyi bir tatil beyni dinlendirdiği gibi bozulan ruh hali de düzeltir.

Soru: İnsan beynini basit yöntemlerle daha verimli çalıştırmanın ve bir konuya maksimum odaklanmanın yolları var mıdır?

Yanıt: Beynin öğrenme kapasitesi sınırsızdır. Bu kadar zorlanması karşın, beynin henüz çok az bir kısmını kullanabilmekteyiz. Beyni verimli kullanmak için kullanabildiğimiz sınırlı kapasiteyi lüzumsuz işgal etmememiz gerekir. Düzenli ve doğru beslenme, spor yapma, stresten uzak durma, konsantre olunan iş yapılırken belli aralıklarla dinlenme, bol bol kitap okuma ile beyin daha verimli çalışır.

Soru: Vücut geliştirmek için yapılan egzersiz ve sporlar beynin dinlenmesine yardımcı mıdır?

Yanıt: Spor yapmak bedenimiz için şarttır. Spor beyni dinlendirir, kan akımını arttırır,beynin beslenmesini düzenler. Fakat ağır spor yapmak doğru değildir. Vücudumuz için en kolay yapılabilecek spor düzenli ve tempolu yürümektir. Vücut geliştirmek için yapılan ağır tempolu sporların beyin açısından bazen zararları olur.Fazla efor sarf etmek ve vücuda ağırlıklarla zorlamak kan basıncı aşırı arttırabilir. Buda beyin kanamalarına sebep olabilir. Ayrıca vücut geliştirmek için alınan bazı ilaçların ve hormonların,beyin ve sinir sistemine olumsuz etkileri vardır.

Soru: Beyni dinlendirmek için en iyi müzik mutlaka klasik mi,rock yada pop dinleyerek beyin ekstramı yorulur?

Yanıt: Müzik ruhun gıdasıdır. Müzik ezgileri beyinde salgıladığı maddeler sayesinde ruh yapısını değiştirir. Hiç bir meyhanede oyun havası dinlenmez, çünkü meyhane genelde dert ve kederli insanların içmeye gittiği yerdir. Son yıllarda bazı müzik makamlarının bazı ruh hastalıklarını tedavi ettiği, depresyonu ve panik atağı iyileştirdiği yönde ciddi yurtdışı kurumlarında çalışmalar vardır.

Özellikle klasik batı müziği ve klasik Türk müziğinin bazı makamları kadınca.net beyni dinlendirir,konsantrasyonu arttırır, bilgi detoksu yapar Rock ve pop gibi müzikler genellikle yüksek sesle dinlenen tempolu müziklerdir. Coşkuya sebep olurlar ve daha çok yorarlar.

Soru: Kitap okumak, satranç oynamak,bulmaca çözmek gibi klasik tavsiyeler dışında beyin üzerinde etkili öneriler var mıdır?

Yanıt: Tabi klasik tavsiyeleri yapmak masrafsız ve kolaydır. Beyni geliştirmek için yapılabileceklerin yaşı ve sınırı yoktur.Beyni geliştiren en önemli olaylardan birisi okuduğunu uygulamaktır yani deney yapmak ve gezmektir.Özellikle çocuk çağında yetenek testi yaptırılmalı ve yeteneğe göre mutlaka eğitim aldırılması ve bu eğitimin okul derslerine paralel götürülmesi ileride zekanın maksimum kullanılmasını sağladığı gibi beynin yıpranmasını geciktirir. Zaman zaman mutlaka besinsel ve zihinsel detoks yapılmalıdır.

Türk insanı genellikle sağlık sorunu yaşamadan kontrol için doktora gitmez; Belli yaştan sonra düzenli doktor kontrolü beyni etkileyebilecek Hipertansiyon, şeker, damar sertliği, yüksek kolesterol gibi haslıkların erken tanısını ve tedavisini sağlar.

Soru: İş dünyasında çok yoğun çalışan üst düzey yöneticilerin kuzey kutbuna giderek bembeyaz ortamda birkaç saat dinlenerek beyinlerini dinlendirdiklerini duydum, bu gerçekten etkili bir yöntem mi?

Yanıt: Bu detoks tatili etkili fakat masraflı bir yöntemdir.Beyin gelişmiş bir bilgisayardır gözün gördüğü nesneleri beyin şekillendirir ve yorumlar bedenin tepkisini buna göre ayarlar. Bu bir efordur. Yani insan oturup çevreye bakarakta yorulur.Uyanıklık budur.Fakat bembeyaz uçsuz bucaksız kutup ortamlarında görülecek bir şey olmadığı için beyin dinlenir. Kutba gitmek zaten bir tatil programıdır.


Soru: İki yıldır sınavlara hazırlanan çocuklar sınav bitiminden hemen sonra sizce defteri kitabı birkaç ay kapatmalı mı?


Yanıt: Dünya nüfusunun hızla çoğalması kısıtlı kontenjanı olan okullara talebin artmasına neden olmuştur.Ülkemizde öğrenciler ne yazık ki programlanmamış robot gibi aşırı çalışarak sınavlara hazırlanmaktadırlar.İlerde seçilecek meslek gruplarına karşı yeteneği olup olmaması göz ardı edilmektedir.Sınava hazırlanan öğrenciler zaman azlığından dolayı beyni dinlendirilecek ve rahatlatacak,spor,müzik…gibi sosyal faaliyetlerden yoksun kalmaktadırlar.Sınavı bitmesi yoğun çalışma temposundan çıkan öğrenciler için büyük rahatlıktır.Sınav sonrasında ders kitapları mutlaka birkaç ay kapatılmalıdır.

İnsan beyni özellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde daha çabuk öğrenir.Derse ara verilen dönemde okunan romanlar, hobilere uygun yapılan işler spor yapmak,mümkünse tatile çıkmak beyni dinlendirdiği gibi gelişimine de yardımcı olur.Aslında matematik, Türkçe, fen bilgisi… gibi derslere önem vermek beynin sadece sol tarafını geliştirir. Beynin sağ tarafını ise spor, kitap okuma, tiyatro…gibi sosyal faaliyetler geliştirir.

Geçmiş yüzyıldaki dahilere bakıldığı zaman bu kişilerin bilerek veya bilmeyerek beyinlerinin her iki taraflarını geliştirdiklerini görürüz. Sadece beynin sol tarafını geliştirmek,beynin olaylar karşısında düşünme kabiliyetini azaltır, ezberci yapar. Bu yüzden sınavlara hazırlanırken ana dersleri aksatmayacak şekilde sosyal faaliyetlerde bulunmak sınav başarısını olumlu etkilediği gibi, sınav sonucunda oluşan beyin yorgunluğunu ve tahribatını en aza indirir.

Tatilde beyin nasıl dinlendirilir?

1. Tatil de iş ile olan irtibat mümkün olduğunca kesilmelidir.

2. Tatil zamanlarının bahar ve yaz aylarında olması beyni, mevsimleri etkisi ile yükselen hormonlardan dolayı olumlu etkiler.

3. Eğer kış tatili tercih ediliyorsa en iyi dinlenme yolu dag sporlarıdır. Beyaz kar ortamı beyni stresten arındırır.

4. Tatil boyunca mutlaka yürüme, yüzme…kadınca.netgibi sporlar yapılmalıdır. Çünkü bedensel aktiviteler beynin dinlenmesini saglar.

5. Beslenmeye dikkat etmeli tüm yenilmek istenen yiyecekleri tatil süresince yemeye çalışılmamalı. Ağır hayvansal gıdalar yerine bitkisel sebze ve meyve ağırlıklı beslenmek gerekir. Tatil de sıkca yenen ızgaranın tek öğünde yenilmesi gerekir. Alkol tüketiminin sınırlı olması gerekir.

6. Bu kısa süre içinde rahat ortamın ve hormonlarında etkisi ile olan aşklarda kaçınmak gerekir. Çünkü aşk beyni yorar ve takıntıya sebep olabilir.

kadinca/ Doç. Dr. Serdar Dağ
1 Şubat 2010 Pazartesi

PostHeaderIcon Karanlık korkusunu yenmek



Aileler bıkmadan usanmadan tehlike yaşatabileceğini düşündükleri pek çok şeyi sürekli olarak anlatırlar. Örneğin karanlığı, öcüyü, iğneciyi, doktor, hemşireyi, canavarı bu korkutucu şeyler listesine eklerler. Bu defa da çocuk doktora veya hastaneye gideceği zaman aileler oldukça zorlanırlar. Örneğin korkutulan meslekler listesinden diş doktorluğu da nasibini almıştır. Çocuğun karanlıktan korkması endişesiyle yatak odasında ışık yakılır. Bu da yetmez anne gece kalkar çocuk korkuyor mu diye defalarca kontrol eder. Çocuğun aklına ışık söndüğünde korkulur fikrini sokar. Bazı ailelerde anne psikologun çocuğunuzun odasında ışık yakmayın demesine tepki gösterir, “Olmaz, onun odası karanlık olursa ben rahat edemem, uyuyamam.” der Sonra da itiraf eder bu korku çocuk korkacak korkusu değil de annenin bir endişesidir. Bu anne daha önce bir çocuğunu bebekken kaybetmiştir, bu çocuğunu da kaybetme korkusu o kadar yoğundur ki her gece yatağından kalkıp çocuk nefes alıyor mu diye kontrol eder. “Ben kalktığımda onun yaşayıp yaşamadığını karanlık odada nasıl anlayabilirim ki? Benden çocuğun odasındaki ışığı söndürmemi lütfen istemeyin” demiştir. Böyle durumlarda annenin kendi yaşamından getirdiği bu korku süreç içinde çocuğa bulaşır, geçer. Çocuk da annesi üzülmesin, endişelenmesin, huzursuz olmasın diye odasında ışık ister. Anne de “Çocuk istiyor, ışık olmadan kesinlikle uyumuyor” der ve bunun arkasına sığınır. Burada olduğu gibi aileler, pek çok korkuyu çocuğun hayatına sokarlar.

Çocuğu odasında bazen de bir gece lambası yanık bırakılır. Ya da koridorun veya tuvaletin ışığının yanık kalmasına dikkat edilir. Sadece bununla da kalınmaz. Çocuğun odasına dışarıdan sokak lambası veya reklam panolarının ışıkları geliyorsa anne çok rahatlar ve perdeyi açık bırakır ki bu ışık odanın içine dolsun. Oda gündüz gibi aydınlansın ister. Bu defa aydınlanmış böyle bir odada uykuya dalmak çok zor olacağı için çocuk bir türlü uykuya dalamaz.

Bir başka durumda çocuk zorlukla uykuya dalarken hoş, ışıklı bir ortamda olduğu için bu ortamda nesnelerin gölgeleri olduklarından büyük göründüğü için çocuklar bunları korku nesnelerine benzetebilirler. Örneğin cadılara, korkunç yaratıklara, canavarlara benzetir daha fazla korkarlar. Beyin flu görünen nesneyi hemen yapılandırır. Bu otomatik olan beynin bir işlevidir. Çoğunlukla korkutucu nesnelere benzetme yapılır. Çocuk karanlık ortamdayken nesne ile ilgili bir benzetme yapmak zorunda kalmaz. Tamamen aydınlık ortamda da böyle bir benzetme durumu ortaya çıkmaz. Bir de ailelerin 6-7 yaştan sonra çocuklarını geç saatlerde yatırmasından dolayı çocuklar TV de onlar için uygun olmayan filmler, olaylar izlerse o gece uyumaları zorlaşır. Hatta korku filmi izledilerse bazen 1-2 ay gibi uzun bir süre bile odalarında kendi başlarına uyuyamazlar.

Hep kalkıp anne babalarının yanına giderek “Korkuyorum odamda canavar var, cadı var” diyerek korkularını dile getirmektedirler. Hatta anne bu durumda çocuğunu yatırsa bile çocuk gece tekrar kalkıp gelebilmektedir. Bu durumda çocuk “Odam karanlık ondan korkuyorum” demekte, hatta gündüz karanlık olan bir başka odaya gitmekte de korktuğunu ifade etmektedir. Bazı durumlarda böyle bir korku filmi seyredildikten sonra çocukların yalnız diğer odaya geçemediklerini hatta tuvalete bile gidemediklerini biliriz. Bu durumda anneye daha fazla bağlanırlar, yapışırlar. Anne yanlarında olmadan hiçbir şey yapamaz, hiçbir yere gidemez hale gelirler.

Bütün bunların en başı çocukların kendi odaları olması, kendi yatakları olmasının en erken yaşta uygulanmasıdır. Yapılması gereken ya doğduğunda kendi odasının olmasına dikkat etmek ya da 2 yaşından itibaren çocuğu ailenin yatak odasından çıkartmaktır. Bu konuda aile zorlanıyorsa mutlaka, vakit geçirilmeden bir psikologdan destek alınmalıdır.

Bu duruma gözümüzden kaçmaması gereken en önemli şey çocukların yaşlarına göre bir uyku saatleri olmasıdır. Bu saati aile belirlemelidir. Bu saat sabit olmalıdır, hiç değişmemelidir. Örneğin 2-6 yaş için uyku saati 8-9.30 arasında ailen yaşantısına en uygun saat olmalıdır. 7-12 yaş arasında ise yine 8-9.30 arasında olmalıdır. Bu saat 12-14 arasında 10-10.30 olmalıdır. 15-18 yaş arasında ise gencin yatma saati 11 olmalı ama kesinlikle 11’i altına inmemelidir. Yatma saati konusu çocukla açık ve net bir şekilde konuşulmalıdır. Çocuk sat kaçta yatması gerektiğini bilmelidir. Bu düzen çocuğu ve aileyi oldukça rahatlatacaktır. Özellikle ışık konusuna geldiğimizde çocuk yatana kadar bir ışık veya başucu lambası olabilir. Çocuk kitap okumak isteyebilir veya yaşı küçükse kitapların resimlerine bakmak isteyebilir. Yatma saati geldiğinde odasındaki tüm ışıklar söndürülmelidir.

Dışarıdan odasına gelen ışık konusunda önlem alınmalıdır. Ya odası değiştirilmeli ya da fon kartonu veya kalın perde, güneşlik, panjur gibi bir engelleyici ile ışık kesinlikle ortadan kaldırılmalı, kesilmelidir. Çocuğun odasını kapısı camlı ise bu camlar mümkünse ışığı geçirmeyecek şekilde engellenmelidir. Koridorun veya tuvaletin ışığı bırakılmamalıdır. Eğer çocuk tuvalet ihtiyacı için kalktı ise ya kendisi ışığı yakar ya annesine seslenir ya da bir süre sonra gece yarısı kalkmamaya başlar. Gece yarısı tuvalete mutlaka gidilmesi gerekmez.

Çocuklar tuvaletlerini tutabilmeyi çok kolay öğrenirler. Karanlık korkuları bazen de aileye mesaj vermek için bir yardım isteme yolu olabilir. Böyle durumlarda aile çocuğun bir sıkıntısı, sorunu olduğunu anlar. Aile çocuğun neden rahatsız olduğunu bulmalı ve rahatsızlık veren şeyi ortadan kaldırmalıdır. Bu aşamada psikolog onlara yardımcı olacaktır. Karanlık korkusu birde çocuğun kardeşi olup ta onun yaptığını, odasını kardeşine verildiğinde veya yaramazlık yaparsan ben hastalanırım, ölürüm gibi korkutmalardan sonra ortaya çıkabilir. Birde çocuğun yanında o anlamaz, aklı ermez diye düşünüp onun yanında ailenin onun kafasını karıştıracak konuları konuşmak, tartışmak, kavga etmek, ses tonlarının yükselmesi, şiddet olaylarının yaşanmasına sebep olabilir. Karanlıkta tacize uğramak, karanlıkta korkulacak bir durumla karşı karşıya kalmak karanlık korkusunu getirebilir. Böyle durumlarda karanlık korkusunun nedeni bir psikolog tarafından bulunmalı ve ortadan kaldırılmalıdır. Korkan çocuklar bazen olmayan arkadaşlarda edinebilirler Bu durumdan korkmayın, onlara kızmayın.

Onlar korkularını yatıştırabilmek için bu tür arkadaşlar geliştirebilirler. Onların sorunları kaygı ve endişeleri geçtiğinde bu olmayan arkadaşlarda hemen ortadan kaybolurlar. Olmayan arkadaşlarına siz de katılabilir, birlikte oyun oynayabilirsiniz. Bu konuyu psikologa anlatmak doğru olacaktır. Çocuğunuzu diğer kişiler yanlış anlayabilir ve üzebilirler. Karanlık ve tüm korkuların tedavisi vardır. Bu konuda yapılması gereken gecikmeden bir psikologdan yardım istemektir.

kadinca/Uzman Psikolog Alanur Özalp
 

Copyright © 2010 Melosh sayfası, Melosh'un Köşesi